• 03423171821

Projemiz Yukarı Habur su kaynakları olarak da adlandırılan Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır sınırları içinde kalan Dağlık Karacadağ Bölgesi ile Mardin Eşiği Dağ silsilesinin beslemiş olduğu dere ve çaylardan oluşan geniş bir alanı kapsar. Cırcıp vadileri ağırlıklı olarak Şanlıurfa sınırları içinde Mardin sınırları içinde kalır. Her iki akarsu da su kaynaklarını Mardin Eşiğinden alır ve Habur nehrine dökülürler. Karacadağ’ın kuzey kesiminde ise kaynağını Karacadağ’dan alıp Dicle’ye dökülen akarsular. Mardin eşiğinden su kaynaklarını alan ve Dicle’ye dökülen bir akarsu bulunmaktadır. Araştırmalarımız çerçevesinde tespitleri yapılıp incelenen höyük, düz yerleşme kale vb. yerleşim birimleri ağırlıklı olarak Dicle nehrine dökülen su kaynakları çevresinde kümelenmişlerdir. Bir genelleme yapacak olursak Karacadağ ve Mardin Eşiği dağlık alanlarının yerleşim tipine bakıldığında ender olarak Paleolitik istasyon, %90 oranında ise Roma ve Bizans Dönemi kale, karakol gibi askeri yapılar, Manastır, Deyr gibi dini yapılar, bağ-bahçe ve kom gibi tarım ve hayvancılıkla ilgili köy yerleşmeleri yer almaktadır. Dağlık alandan ovalık alana inildiğinde Höyük yerleşmeleri ortaya çıkar ve Höyükler su kaynaklarının çevresinde kümelenmişlerdir. Araştırmalarımız çerçevesinde tespit edilip incelenen höyüklerde M.Ö. 6 binli yıllardan yani Geç Neolitik Çağdan M.Ö. 6. y.y. yani Geç Asur Dönemine kadar geçen dönemlerin kültürel katmanlaşmasına sahne olmuştur.

 Mardin Eşiği ile Karacadağ Dağ volkan kütlesi Diyarbakır Platosu ile Mezopotamya düzlüğü arasında bir engelmiş gibi görünmekle birlikte akarsular ve vadiler aracılığıyla doğal geçişler sağlar. Bir taraftan dağlık Doğu Anadolu Kafkas Kültürleri ile bir taraftan Orta Anadolu yüksek Yayla Hatti-Hitit kültürleri ile Kuzey Suriye ve Mezopotamya ova kültürleri arasında doğal ve kültürel akışkanlıklar sağlayan ticari ve kültürel geçitleri barındırmaktadır. Araştırmamız çerçevesinde incelediğimiz bu bölge yalnız Kuzey Suriye ve Mezopotamya ova devletleri ile Orta ve Doğu Anadolu yüksek yayla kültürleri arasında bir siyasi sınır değil, aynı zamanda hammaddeden yoksun Mezopotamya ile hammadde zengini Orta ve Doğu Anadolu bölgeleri arasında gelişen sıkı ticari ilişkinin kontrol edilmesi ve sürdürülmesinde kilit bir rol oynamıştır.

Şar-tamhari metinlerinde de bildirildiği üzere, M.Ö. 3. Binin ikinci yarısından itibaren doğal geçitler kullanılarak Mezopotamya ve Anadolu arasında örgütlü bir ticari ilişkinin başladığını görüyoruz. Bu dönemde kullanılan doğal yollardan birinin Suriye'den gelip Elbistan-Göksun'dan geçerek Anado­lu'nun içlerine ulaştığı bilinmektedir. Assur Ticaret Kolonile­ri Çağı yazılı belgeleri, Elbistan ovasının Yukarı Habur Bölgesi'ni İç Anadolu'ya bağlayan bir doğal güzergâh oluşturduğu­nu ortaya koymuştur. Assur Ticaret Kolonileri Çağında, Assur şehrinden çıkan kervanlar Dicle nehrini ve Habur vadisini aşa­rak modern Diyarbakır'dan Malatya, Şanlıurfa ve Kahraman­maraş üzerinden Kayseri'ye ulaşmışlardır.

Kaniş'ten çıkan bütün yollar dağ geçitlerini geçerek Kuzey Suriye'ye, oradan da Fırat'ın iki önemli kaynağı olan Balih ve Habur nehirlerini aşarak Sinjar tepeleri üzerinden Assur'a ulaşmıştır. Yapılan açık anlaşmalara ve verilen sözlere rağ­men Assur'luların zaman zaman mallarını kontrol edilen dar ana yoldan değil de Anadolulu yetkililerin/gözlemcilerin bu­lunmadığı, bakımsız ve korumasız olan yan yoldan, ya da "Ka­çakçılık Yolu" olarak adlandırılan Harran Suginnum‘dan Kaniş Karum'a ulaştırdıkları da olmuştur. Yukarı Habur Bölgesi'nin diğer bölgelerle olan ilişkilerini sağlayan yol ağlarından en önemlisi Harran Sarri yol ağıdır. Yeni Assur devri yazılı belgelerinden Harran Sarri adıyla bili­nen yol ağı, Assur'luların Nasibina ile Guzana (Teli Halaf) ara­sını birleştiren ve Habur nehrinin iki kolunu geçerek doğuya ulaşan tarihi yoldur. Kral yolu veya Akkadça adıyla Harran Sarri, Suriye sınırındaki Nappigu-Pitr’dan başlayarak, Til Barsip (Teli Ahmar), Hadatu (Arslantaş), Teli Bandır Han, Balihu, Harranu (Harran) ve Kanbizusu dan, Guzana ya uzanıp, Habur nehri kollarını (Cırcıp vadilerini) keserek Kubana(şe) (Teli Hanafız), Arudu (Arrada), Teli Ailûn, Urakka (Teli Amu­da) ve Nasibina istasyonlarını takip ederek Ninive ve Assur a ulaşmıştır. Urartu yol ağının güney kanadı da, Bitlis'ten Bit­lis Çayı'nı aşarak Diyarbakır'a ve oradan da Yukarı Habur Bölgesi'nden Kuzey Suriye'ye ulaşmaktadır.

Karacadağ ve Mardin Eşiğinde tespit edilen kale, karakol gibi Roma-Bizans yapıları da aynı şekilde söz konusu bölgenin Roma-Bizans İmparatorlukları ile Pers ve ardılları Part-Sasani İmparatorlukları arasında stratejik bir konumda olduğunu ortaya koymaktadır.  Yüzey buluntularından askeri bir sınır olmasının yanı sıra Doğu-Batı ticari ve kültürel ilişkiler ağında da önemli bir konumda olduğu anlaşılmaktadır.

Yrd. Doç. Dr. Eyyüp AY